Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim'de Kültürel Yozlaşma ve Alevi İnancımız-Ferhat Tunç

 

Yakın dönem tarihinde Dersim üzerinde yürütülen imha politikalarının en önemli sebebi, Dersim’in inançsal, kültürel farklılığıdır. Egemenlerin tarih boyunca biat ettiremediği bu asi coğrafyanın insanları, bugün boyun eğmese de kendini farklı ve özgün kılan yönlerini kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.

Kültür, toplumun en temel direniş noktasıdır. Sömürgeci güçler sömürgelerine kaba şiddet politikalarının hemen akabinde boyun eğdirmek için dayattıkları; kendi kültürel köklerinden kopararak egemen kültürü angaje etmektir. Sömürgeci güçlerin bu politikası tarihin her boyutunda gözlemlenebilir. Zaten sömürge kültürüne boyun eğen toplumlar da yok olmak zorunda kalmıştır.

 

Alt yapı ve üst yapı kurumları ile bir toplumu yaşatan en önemli öğe olan kültür, toplumlar için vazgeçilmezdir. Elbette zamanın değişimi ile beraber kültürel değişimler de söz konusu olacaktır ama kültürel değişimin köklerinden kopuk gelişmesi sarsıntıların temel sebebidir. Gelenek, göreneklerden, inanç, dil, yaşam biçimi vb değerlerin toplamı olan kültür toplumların vazgeçilmezidir.

 

Bu gerçekler ışığında bakıldığında, bugün Dersim üzerinde yürütülen politikalar artık ağırlıklı olarak kültürel asimilasyon olarak yürütülmektedir. Özellikle 38 kıyımının ardından YİBO’lar üzerinden yürütülen çalışmalar ile Dersim’e dayatılan, Kemalist kültür şekillenmesidir. Kışla kültürü ile yetiştirilen Dersim çocuğundan has Kemalist kişilik yaratılmak istendi. İtiraf etmek gerekirse de Kemalistler bu politikada kısmen de Dersim’de başarılı olmuştur.

Sıdıka Avar’ın o tarihlerde Dersimli kız çocuklarını köylerden zorla toplayarak söz konusu YİBO’larda asimilasyona tabi tutması, Dersimlinin kendine yabancılaştırılmasının örneklerinden biridir.
Sıdıka Avar ile İsmet İnönü arasında geçen bir dialoğun aktarılmasında yarar görüyorum. İsmet İnönü Sıdıka Avar’a “Bu çocukları birer Türk kadını gibi yetiştirerek Dersim’e geri göndereceksin. Bu kadınlar öncelikle kendi çocuklarını birer Türk evladı olarak yetiştirecek. Evi yapan dişi kuş olduğu gerçeğinden yola çıkarsak amacım daha iyi anlaşılacaktır” der. 
Uzun yıllar boyunca Kemalist kültürün ve ideolojik saldırılarının hedefi olan Dersim son dönemde ise yeni gelişen konsept ile bağlantılı olarak oluşan Fetullahçı cemaatin saldırısı altındadır. Cemaat kendi kültürünü egemen kılmak için, Dersim kültürünü bozmaya, oynamaya çalışıyor.

Fettullah Gülen’nin internet ortamında deşifre olan şu sözlerini hatırlatmakta yarar var. “Benim nazarımda Müslüman olmayan Dersim Alevilerinin uzun yıllar Devlete, yani bize karşı olan düşmanlıkları bilinmektedir! Dersime tarih boyunca yapılan sayısız askeri harekâta rağmen bunlar düşünce ve inançlarından vazgeçmemişlerdir. Şimdi ise bizim Dersimde başlattığımız çalışmamızın önemi hamdolsun ki devletimiz tarafından da kabul görmektedir! Bu çalışmalar sonucunda inanıyorum ki Dersim’de bu güne kadar başarılamayan başlattığımız eğitim seferberliğimizle başarılacaktır” der.
Cumhuriyet Devleti, Dersimli’ye kimliğine, kültürüne yabancılaşmayı, inkârcılığı dayatmıştır. Eskiye ait olan ne varsa silmeye çalışarak yeni egemen kültürü tüm kurum kuruluşlarıyla hakim kılmıştır. Öyle bir dönem yaşıyoruz ki artık anadilimiz UNESCO tarafından yok olmayla yüz yüze olan diller arasında sayılmaktadır. Anadilimiz can çekişirken gerek Dersim’de gerekse de Diaspora da yaşayan insanlarımız, durumun vahamiyetini kavramaktan uzaktır. Dilin olmadığı yerde kültürün gelişmeyeceği gerçeğini düşündüğümüzde, yok olmak üzere olanın sadece Dersimlilerin ana dili olan Kırmancki değil, aynı zamanda kültürün bütünü olduğu anlaşılacaktır.

Dersimde sadece dil üzerinden değil, inanç üzerinden de ciddi bir asimilasyon politikası yürütülüyor. Çünkü Dersim, yine merkezine insanı alan, onu kutsayan ve adeta tanrılaştıran bir inanç olan Alevidir ve deyim yerinde ise Müslümanlar için Kabe ne kadar cazip ve önemli bir merkez konumunda ise Kızılbaş-Aleviler içinde Dersim bir o kadar önemli bir merkezdir. Bu inanç aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Kendi içinde yasaması, yürütmesi ve organları ile çok özgün bir yapılanması vardır. Bu anlamıyla ne bir devlete ve nede onun raptiyesine, güvenlik gücü vb hiç bir güce ve örgütlenmeye gerek duymaksızın yaşaya gelmiştir… Tarihsel kökleri bin-yıllar öncesine varan bu inanç bütün baskı ve asimilasyonlara rağmen Dersim coğrafyasının olmazsa olmazıdır diyebiliriz…
Dolayısıyla Dersim’i bu inançtan ve bu inancı da Dersim’den ayrı ele almak mümkün değildir.. İşte bundan ötürüdür ki Dersim’in bu hümanist, doğacı inanç anlayışının yerine Türk İslam Aleviliği yerleştirilmeye çalışılıyor.

Son dönemlerde Dersim’de düzenlenen hafızlık yarışması, Çemişkezek ilçesinde dağıtılan ücretsiz dini kitaplar, Ovacık ilçesinde açılan Kuran kursları cemaatin eğitim ve kültür faaliyetlerinden sonra, artık kendini gizlemeden çalışmaya başladığının göstergesidir.

Cemaat, politikalarını kaba yöntemlerle yapmıyor. Dersimlinin tepkisini çekmeyecek alanlardan işe başlayarak yavaş yavaş yerleşiyor. Bütün bu çalışmaları ise genelde devşirme bazı Dersimli aleviler üzerinden yapıyor. Cemaat bu çalışmalarını, cem evi ve üniversite üzerinden yapmaktadır, buda her kes tarafından bilinmektedir. İnanç üzerinden yürütülen bu çalışmalar, kültürel yabancılaşmanın bir başka boyutunu oluşturuyor.

Dersimde Dersimlilerin kendi kültürlerine ait yaşam biçiminin pratikleşmesi oldukça zor bir hal almıştır. Örneğin Dersim’de çocuklar artık Gağan kültüründen bihaberdir. Gağan kültürünü bilmeyen Dersimlilerin kutlu doğum haftasından ise haberdar olmaları bir başka tezattır. Cem, cevak görmeyen Dersimli çocukların okullarda müftülük programları ile asimle ediliyor olması Alevi inancına olan düşmanlığın açık göstergesidir.
Çok detaylı olan bu kültürel sorunları burada bir yazıyla dile getirmek mümkün değildir. Lakin, dikkat çekmek istediğim; Dersimliler kültürlerine sahip çıkmazlarsa, bunca kuşatılmışlık ve Asimilasyon karşısında hiçbir başarı şanslarının kalmayacağıdır. Dersimi duyarlılığı olan her bireyin, her siyasal yapının Dersim kültürü üzerine kafa yorması ve dersim kültürünün yaşatılması için çaba göstermesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Dersimde kendi kültürüne yabancılaşma, kendi kültürünü küçümseme ve beğenmeme Kemalist kültürün zihinlerimize şırınga ettiği bir mikrop gibidir. Dersimliler bu mikrobu bünyesinden atamaz, özüne dönmek için bir çaba sarf etmezlerse korkarım ki Kemalist zihniyetin yanında cemaatçi dayatmayla da mücadele etmek zorunda kalacaklardır. 
İslamiyet’in çıkışından, Osmanlıya ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze değin her türlü gerici, ırkçı faşist devlet baskısına maruz kalmış olan inancımız ve kimliğimize sahip çıkmak dahi günümüzde 'Kriminalize' edilmek istenmektedir…

Egemen Türk-İslam Sentezci, inkar, imha ve asimilasyon politikaları ile kanlı ve acılı bir tarihe sahip olan inancımızın özgürleşmesinin ise ancak ve ancak 'özgür insan' ile mümkün olabileceğini düşünüyoruz.. 
Sonuç olarak Dersim, salt bir kez ve etnik yapısından ötürü soykırıma, katliama maruz kalmıyor. Dersim aynı zamanda coğrafik olarak barajlarla, dili dahil, kültürel ve inançsal olarak katlediliyor…