Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

İnşaatta Para var ama... Ehmed PELDA

Türkiye kalkınmasında öncü sektör inşaattır. Konuttan, kara ve demiryollarının yapımına dek, özellikle de AKP döneminde inşaat belirleyici olmuştur.

Ucuz işgücü, kalifiye eğitim gerektirmeyen bir maliyet ve kolay istihdam açısından kısa sürede nefes aldırır. Ayrıca emlak alım satımı, bunun yatırım ve tasarruf aracı olarak görülmesi bir anlamda sektör dışındaki kazançlarında buraya akmasına neden olur. Böylece sektörde yer alanların kazançları, yatırımları hızla artar.

Ancak Amerika’da emlaktan kaynaklı krizin başlangıcı ve diğer sektörleri de derinden etkilemesi gibi Türkiye’de de kaçınılmaz bir biçimde görülecektir. Ancak konjontürel süreçler ve toplumun ihtiyacı düşünüldüğünde henüz karamsar senaryolar çizmek doğru değil. Yalnız dikkatli olmayı gerektirir.

Fakat sorun hükümetin bu alanı tercih etmesinde. Tüm kalkınma hamlelerinin buraya odaklanması, özellikle Erdoğan’ın bizzat bu konuyla ilgileniyor alması ilginç. Tam da popülist ve zamanı kurtarma derdinde olan biri olduğu düşünülünce anlaşılıyor.

Çünkü bir ülkenin stratejik kalkınmasında inşaatın önemli bir etkisi yok. Daha çok başka sektörlerin ürünlerini tüketir. İşgücü açısından kalifiye ve nitelikli insin kaynağına fırsat vermez. Daha da önemlisi konut yapımı süresi sınırlıdır. Bitimiyle beraber üretime çok da bir katkısı yok. Daha çok aile için gerekli tüketim mallarına olumlu etkisi var.

Yani siz buradan bir sanayi ülkesi çıkaramazsınız. Kalkınma, büyüme, güç olma ve toplum kalitesini arttırma hülyasında hiçbir adım atamazsınız.

Şöyleki her ülkenin kalkınma da esas aldığı sektörler var. Bazıları sanayinin bir koluna, bazıları finans sektörüne olduğu gibi tarıma, madenlere, tarıma veya ucuz işgücüne dayanarak  bazıları ucuz işgücüne dayanarak kalkınmayı esas alırlar.

Her sektörün içsel gelişimi için diğer sektörlere de ihtiyacı var, onları da bir nevi besler ve gelişmesini sağlar. Yine her sektör kendi ihtiyaçlarının karşılanması farklı ve tamamlayıcı üretimleri yapar ve bununla başka sektörleri dahi besler.

Bu iki farklı özellik oldukça önemli. Ülkeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarında bunun hassasiyetle önemli ve belirleyici faktör olduğunu belirtelim. Örneğin eğer sanayi ürünleri üreten bir tercihe sahipseniz. Onun için gerekli makine donanımı ile örneğin bugün bir tarımsal araç üretirsiniz, yarın inşaat için gerekli bir araç, öteki gün taşıma için bir araç üretirsiniz. Belki tümü olmasa dahi önemli bir bölümünü üreterek diğerini de takviye ederseniz. Bu bir avantaj sağlar. Japon kalkınmasında, alman kalkınmasında bu tercihin çok stratejik bir avantaj sağladığını görmek bilmek mümkün. Şu an otomotiv sanayinde hakim olan bu iki ülke aynı altyapı ve kurulu sistem üzerinden çok rahatlıkla farklı araç üretimine geçebilirler. Otomobil yerine uçak, robot, raylı araç, tarımsal araç, inşaat ürünleri vs. akla gelecek tüm makinaların üretimini gerçekleştirebilirler. Bu bir stratejik avantajdır.

Hele hele insan karakteri, mesleki eğitim, toplumsal şekillenme anlamındaki etkisi daha sayılamayacak düzeyde avantajlar sağlar.

Tarihsel bir hatırlatma Japon kalkınması ile Osmanlının son dönemleri özellikle Cumhuriyetin ilk süreçleri birbirine çok benzer. Ama Japon ekonomisi  bugün Türkiye ekonomisinin ona katlar. Peki bunda bu tercih farkının etkisi yok mu?