Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Artık İş Zamanı-Ahmet Pelda

 

Seçimler bitti. Heyecan, hayal kırıklığı, nahoş yorgunluk bugüne hakim. Az veya çok belli bir milletvekili sayısı mevcut. Söylemler, iddialar, vaatler ve beklentilerin yerini icraata bırakacağı bir süreç başlıyor. Seçim zamanında olduğu gibi, bundan sonraki işleyişi bütün kapsamıyla Kürt sorunu ekseninde göreceğiz.
Bu sürecin dilini söylemler ve manipülasyondan ziyade somut eylemler belirleyecek. Tarafların kozları, atacakları adımlar, yapacakları eylemler beraberinde ya kaos ya da sosyalizasyonu getirecek.
Özellikle sosyalizasyon yönlü bir gelişmenin aktörleri toplumun kendisidir. Birkaç noktaya vurgu yapmakta fayda var.
Örneğin dil siyaseti yapmak yerine öğrenimini sağlamak, konuşmak, günlük yaşamda icra etmek daha gerçekçi. Kürtçe yazımın eksik olduğunu iddia etmeden önce, Kürtçe yazılmış veya çevrilmiş eserleri okumak daha samimi.
Sadece Kürtçe şarkı söyleme yanı sıra bu dili konuşma yönünde ciddi çaba sarfetmeyi unutmamalı.
Sloganlar süreçlerin sembolü, mesajı, özetidir. Fakat özü değildir. Esas olan özünü yaşamaktır. Mesela demokrasi söyleminin artık içselleşmesi, hak kavramının hakikaten uygulanması, aileden topluma ilişkilerin yeniden şekillenmesi ertelenemeyecek bir zorunluluktur.
İster dini inancımızı, ister ideolojik duruşumuzu referans alalım, günlük yaşamda dayanışma, yardımlaşma, bütünleşme esastır. Hele hele ulus olarak buna olan ihtiyacımızın şiddeti gereği artık kıskançlıklar, ayrımcılıklar, çekiştirmeler kabul edilebilir gibi değil.  
Hala zekatlar, fitreler, sadakalar fakirlere, ihtiyaç sahiplerine değil de paraya boğulmuş, holdingleşmiş tarikatlara veriliyorsa ne kul hakkı, ne de Allah için haklı ve vicdani ve de insani bir durum söz konusu olamaz.
Emeği esas alan sol söylem sahibi artık ne zaman sahaya inecek? Teoride her neyi öngörüyorsa hangi zaman diliminde icra edecek? Kooperatif mi? Yeni bir işletme modeli mi? Komün mü? Artık neyse bunu pratik alanda icra etmek için harekete geçmenin belki de en gerçekçi zamanı şimdi.
Toptancılar, perakendeciler, esnaflar veya müşterilerin günü kurtarma namına yalan, borç, entrika yapmalarının vakti değil. Hem iyi ilişki, hem ürün kalitesi, hem de nitelikli hizmet için uzun vadeli düşünülmesi, kurumsal ilişki ve ahlakın geliştirilmesi, bunun için teamüllerin belirlenmesi kaçınılmazdır. Bu anlamda hem birey olarak kendiyle yüzleşmek, hem bu süreçleri destekleyecek kurumsal yapılanmalara gitmek, hem de eğitsel, düşünsel, sosyal diyalog kanallarını güçlendirmek gerek.
Köyde kırsalda var olan güzel bir gelenekti ruspîlerin oynadığı rol. Bireyler, aileler, aşiretler arasında çıkan sorunları çözmek için toplumun tecrübe sahipleri, saygın ve ileri gelenleri buluşur, heyet oluşturur taraflar arasında uzlaşmacı olarak görüşmeler yaparlardı. Haksızlıkları gidermek, acıları dindirmek, yaşanabilecek problemleri önceden önlemek için canla başla gayret ederlerdi.
Bu bir örfi hukuk normuydu. Ama normatif ya da yazılı ve sabit devlet hukukundan daha dinamik, daha etkili ve daha sonuç alıcıydı. Bir tarafı yargılayıp cezalandırmaktan ziyade mağduriyetleri gidermek, sorunu çözmek esastı. Yani bir otoritenin inşası, hiyerarşik bir yapının yaptırımı değil, tam tersine denkleştirici, bütünleştirici, yakınlaştırıcı bir anlayış hakimdi.
En çok buna ihtiyaç var. Özellikle kentsel yaşamda, mahkemelere, bürokrasiye, mafyaya, kanun oyunlarına, rüşvet ve iltimasa mecbur edilmiş bir hukuk sistemi var. Üstelik masraflı. Sorgu, soruşturma ve araştırmalar da bir başka başağrısı.
Artık halka dayalı bir hukukun inşası elzemdir. Hele hele ekonomi cephesinde buna çok daha büyük bir ihtiyaç var. Haliyle ekonomi aktörlerinin kendi aralarında heyetler oluşturmaları, sorunlarını burada tartışmaları, bazen alanları dışında olsa dahi toplumda sözü geçen, dinamikleri iyi bilen yerel yöneticileri, aydınları, mele, dede ve ileri gelenleri de davet etmeleri, onların huzurunda da sorunlarını telakki etmeleri, ortak bir yol bularak çözüm üretmeleri çok çok önemlidir.
Bunun orta ve uzun vadede yeni bir iş ilişkisine, toplumsal dayanışma modeline, üretim ve tüketim ilişkisinde kalite artışına yol açacağı unutulmamalıdır. Aynı zamanda siyasal, kültürel ve toplumsal sosyalizasyona büyük hizmetler sunacağı da aşikardır.