Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Radikallerin Yeni Güvenlik Sistemi

Global Sisteme yönelik tanımlamalar ve kurumlar

Dünya ekonomisi ve siyasi yapısı büyük ve hızlı bir değişim içinde. Bu gelişmenin yönü ve olası sonuçlarını görebilmek uzun tarihsel süreçlerde gizli olsa da özellikle son çeyrek yüzyılda yaşanan gelişmelerin büyük etkisi kaçınılmazdır. Çünkü bu dönemle başlayan süreç Globalizmin tüm dünyada hissedilmesine neden olmuştur.

1970’lerde başlayan ve özellikle Sovyetlerin yıkılmasının ardından Globalleşmenin yaygın ve hızlı gelişmesi beraberinde bir takım gelişmeleride getirdi. Bunda Dünya Ticaret Örgütünün (WTO), G-8 ülkelerinin, IMF ve Dünya Bankasanın etkisinin artmasının yanı sıra ulusal şirketler yeni birleşme ve ekonomik yatırımlarla dünya şirketlerine dönüşerek büyük bir gelişme kaydettiler. Mal, hizmet, para, bilgi, teknoloji transferinde hızlı bir gelişme meydana geldi. Yine yatırımlar dünyanın hemen her tarafından uluslararası şirketler tarafından gelişti. Bu hızlı gelişmeye elbette tepkiler de oldu.

a- Yatırımların ucuz işgücü olan ülkelere gitmesi ve bunun o ülkelerde ulusal sermayenin sömürülmesi veya emek sömürü olarak algılanması. Muhalefetle karşılaşması

b- Sermayenin göç ettiği ülkede işsizliğin artması, ücretlerin düşmesi

c- Gelir dağılımının ülke içinde ve ülkeler arası dengesiz olması,

d- Çevre kirliliğinin yatırımlardan olumsuz etkilenmesi gibi faktörler nedeniyle hem gelişmiş ülkelerde hem de Azgelişmiş ülkelerde yeni tepkisel örgütlenmeler meydana geldi. Globalizm karşıtları, anarşist örgütlenmeler veya milliyetçi hareketler gibi

· Günümüzde Global Sistemi Etkileyen iki Büyük gelişme

1- Sovyetlerin Yıkılışı ve Etkileri

Global gelişmede daha etkili olan gelişme Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla beraber geldi.

Kapitalist sisteme geçen eski sosyalist ülkelerde sermayenin dağılımı, mülkiyetin paylaşımı, mevcut şirketlerin ve üretim birimlerinin paylaşımı yeni bir süreci doğurdu.

Sermaye, mülkiyet ve şirketi ele geçirmek için mafya örgütlenmesi güçlendi. Yine Uluslararası silah, uyuşturucu, para ve insan kaçakçılığı ve fuhuş arttı. Bu şekillenmede özellikle istihbarat, polis, askeri elemanlar militer güçleri nedeniyle mafyatik yapılanmalarda büyük rol oynayarak güç sahibi oldular. Bu güç paylaşımında kaybedenler kaçakçılık, fuhuş ve ucuz işgücü olarak başka ülkelere göç ettiler. Yine bu ulkelerden kalifiye insan göçü de arttı.

Bu hareketlilik kısa zamanda tüm dünayaya yayılarak bir sistem halini aldı. Ortadoğu’dan Afrika’dan ve Asya’nın fakir bölgelerinden hızla insan kaçakçılığı gelişti. Mafya, uyuşturucu ve silah kaçakçılğı, yanı sıra fuhuş arttı.

2- Mezhep, Tarikat, Aşiret ve Cemaatlerin yükselişi

Ancak 11 Eylül’le birlikte başlayan siyasi, askeri sürecin etkisiyle yükselişe geçen mezhepler, tarikatlar, Aşiretler ve cemaatler bambaşka bir gerçekliği gözler önüne sermektedir. Bu gelişmenin ekonomik alana da yansıması kaçınılmaz olmaktadır. Bu süreç devletlerin yapısını ve politikalarını etkileyebileceği gibi, kapitalist sistemin öznesi olan şirketlerin yerel ve uluslararası yatırım faaliyetlerini de etkileyebilecektir.

Özellikle Afganistan ve Irak’taki gelişmeler sistem açısından çok büyük bir önem arz etmektedir. İlk elde radikal islamın yükselişi ve medeniyetler çatışması olarak lanse edilse de yaşanan gelişmenin toplumsal, siyasal, düşünsel çerçevesi oldukça bambaşkadır.

a- Siyasal Yapı:

Gerek Sovyetler Birliği gerekse Batılı Kapitalist ülkelerden destek gören ve iktidarını sürdüren Otoriter yapılar (Saddam Diktatörlüğü, İran’daki Molla sınıfı, Afganistan’da Taliban yönetimi ve Arap ülkelerindeki Krallık yönetimi), hakim oldukları devletlerde yerel güçleri sürekli baskı ile denetim altında tutmuşlardır.

Globalizmin etkisiyle gelişen iletişim, ticaret ve toplumsal farklılaşmalar bu bölgelerdede etkisini göstermektedir. Bugün dış desteğini de kaybeden ve hatta kurdukları sistemden dolayı yaptırıma maruz kalan bu otoriter yapıların hakimiyet bölgelerindeki halk isyan etmektedir.

b- Muhalefet ve Örgütlenme biçimi

Örgütlenme biçimi sadece islami biçimde değildir. El Kaide ve İran’ın şimdilik etkili olması nedeniyle ve ABD’nin başını çektiği blogun böyle algılaması ya da direkt batı karşıtı bu gurupların saldırısı bu tanımlamayı yani “islami Örgüt” tanımını getirmiştir, ama tek başına bu tanım ve yaklaşım yetersizdir. Ve ileride de oldukça sınırlı kalacaktır.

Bir taraftan ezilenler, bir taraftan da kendini otoriter rejimler karşısında ifade edemeyen kesimlerin bir yükselişi var. Ancak bunların yükselişi ve gelişmesi batı tipi örgütlenmeler biçiminde olmamaktadır. Çünkü bu örgütlenmeye olduça yabancıdırlar. Bu nedenle daha çok tradisyonel toplumsal model örgütlenmelerine sığınmaktan başka alternatif söz konusu olmamaktadır.

Ortadoğu veya İslam dünyasında mevcut sözkonusu örgütlenmelerin dışa karşı savunma refleksi islami söylem (El Kaide, Taliban, Müslüman Kardeşler gibi örgütler yanı sıra İran ve birçok Arap ülkelerinin devlet yönetim anlayışı) veya ulusal biçimlerde (KDP, PKK, YNK gibi Kürt Örgütleri, Filisitin’de El Fetih, Türkiye’deki milliyetçi yükseliş), yine ulusal ve dinsel biçimlerde (Filistinde Hamas, Cihad) olsa da içsel alanda aşiret, mezhep, tarikat, milliyetçilik biçiminde gerçekleşen bir toplumsal örgütsel yapının realitesi tezahür etmektedir. Kürtlerde ulusal örgütlenme, Türklerde milliyetçi, Araplarda ve Farslarda mezhepsel örgütlenme yanı sıra Milliyetçi dalga dışa karşı bir ortak savunma refleksi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ittifak veya çatışma tercihi biçiminde kendini göstermektedir. Ama içsel alanda Araplarda, Kürtlerde aşiretsel yapı ve büyük aile örgütlenmesi yükselmekte ve bunlar özellikle ekonomik birlik olarak ortaya çıkmaktadırlar. Türklerde tarikat örgütlenmesi ve sermayesi yükselirken, iranda yine azeri ve kürtlerde olduğu gibi etnik ve alt bileşenler olarakda farslar da dahil aşiretsel örgütlenme ekonomik, toplumsal, siyasal ve örgütsel alanda yükselmektedir.

Bunlara ek olarak Kapitalist üretim ilişkilerinin geliştiği İstanbul, Tahran, Kahire gibi metropol bölgeler ve benzeri alanlar da mafia örgütlenmesi de geçmişten gelen bir tarihe ve günümüzde yükselen bir güce sahiptir. Bu mafya yapıları insan, mal, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, zorla para alma, gasp ile fuhuş sektöründe oldukça etkin görünmektedirler. Bunların tarikatlar, devletler, örgütler ve bürokratik yapılarla ilişkileri korunmaları varlıklarına imkan vermektedir. Bu sayede kara para aklama ve belli bir sermaye birikimi sonrasında sistem içinde hukuka uygun sermayedarlar arasına katılma imkanı da elde edebilmekte ve meşruyet kazanmaktadırlar.

c- Ekonomik faaliyetleri ve kaynak paylaşımı

Yukarıda değinilen mevcut örgütlenmelerin nerdeyse tümü ekonominin üretim ve hizmet sektöründe yatırım sahibi olmadıkları ve buna dayalı sermaye, mülkiyet, işgücü dağılımı olmadığı sürece varlıklarını sürdüreceklerdir. Kendilerinin güç olarak varetmenin nedeni eğer ekonomiye dayanmıyorsa; dinsel ve muhafazakar iktidar yaratma, nüfuz oluşturma alanı olarak; dinsel, mezhepsel, tarikati zeminde ya da mafya tarzı ile; zor yönteminde kendini bulacaktır.

Bunlar kendi varlıklarını sürdürmek için:

a- Emperyalizm ve işgale karşı çıkış söylemiyle birlikte İslamı direniş ideolojisi olarak yansıtmaktadırlar. Ve bir arada kalmanın mekanizması yapmaktadırlar.

b- İlk elde batılı devletlere ve onların işbirlikçisi saydıkları yönetimlere saldırılsa da yabancı sermaye yatırımları ve bulundukları bölgelerdeki stratejik ekonomik kaynaklara saldırı da söz konusu. Kullanamadıkları kaynakları kullandırtmama eğlimi hakim. Kendileri dışında farklı davranan yakın bölgdeki mezhepleri, tarikatları veya milletleri de tehdit edip şiddet kullanmaktadır.

c- Neden islam çünkü Şehylik, Mollalık egemen söylemini destekleyen müridlik ve bağımlılığı sürdürmenin tek gerekçesi bu.

d- Bürokrasi, çeşitli şirketlerle ilişki ve temsil hakkı edinmek içinde aşiret bağları kullanılmaktadır. Ağa, lider pozisyonundaki kişinin kazanımları aşirete bir takım avantajlar sağlamakta, ya da aşiretin gayri meşru işleri mafya, kaçakçılık, rüşvet, iltimas gibi ilişkileri karşısında korunması rolü bu mekanizmayı ayakta tutmaktadır.

e- Aşiret yapısı diğer örgütlenmelere nazaran mevcut siyasi yapılarla daha çok uzlaşmacı veya işbirlikçidir.

· Bu gelişmelerin Globalizme etkisi

Bu gelişmelerin global anlamdaki etkisi daha da derin olacak gibi görünmektedir. Benzeri örgütlenmelerin yükselişi karşı tepki veya örnek alma olarak ortaya çıkmaktadır. Bu olası gelişmeleri sıralarsak:

1- Hristiyanlıkta var olan tarikat ve mezheplerin Latin Amerika’da, Rusya, Asya, Kafkasya ve Balkanlar hatta Batı Avrupa’da böylesi bir yükseliş eğilimine geçişi mümkün. Yine başka dinsel eğilimlerin hem dinsel hem ulusal talep yönü, islami kesimdeki bu yükselişi örnek alarak güç oluşturma sürecine gidebilir. Örneğin Hindistan’da ve Afrika’daki farklı, dinler bunların alt kolu olan mezhepler yanı sıra etnik ve dilsel farklılıklar da aşiretsel ve mezhepsel örgütlenmeyi tetikleyebilir ki bunun belirtileri her geçen gün artmaktadır.

2- Bugün batı Avrupa’da sermayenin kaçışı nedeniyle doğan işsizlik, artan mülteci sayısı ve düşen reel ücretlerin etkisiyle oluşan tepkisel çıkışın yarattığı ırkçı eğilim, integrasyon sorunu ve benzeri biçiminde Türkiye’de Kürt sorununa karşı duyulan tepki, İsrail-Filistin ve Araplar arasındaki sıkıntı daha da derinleşebilir haliyle din söylemli çatışma gerekçelerinin yanına ırka dayalı çatışma söylemi de realize olabilmektedir.

3- Gelişme olasılığı olan bu problemlerin çözümü için günümüzde Afganistan, Irak, Lübnan’da olduğu gibi uluslararası güçlerin birlikte hareket ederek, güvenliği tehdit ettiği varsayılan bir ülkeye veya bölgeye askeri müdahalede bulunması da artık zorlaşabilir

a- Yukarıda sayılan nedenlerle dile getirilen yerel direniş

b- Hareketi düzenleyen ülkelerin iç kamuoyunun kendi çocuklarının ölmesine tepkisi ve işgalci pozisyonunun savunulamaz yönü

c- Artan askeri maliyetler

d- Devletler arasındaki çelişki ve farklılıkların yoğunlaşması gibi faktörler kaçınılmaz caydırıcı faktörler olarak karşımıza dikilmektedir.

4- Global yatırımları olan şirketlerin ucuz işgücü temini ya da Pazar veya hammaddeye yakınlık amacıyla gerçekleşen dış yatırımları yerel güçlerin (tarikat, mezhep, etnik gurup vb) direnişi nedeniyle geri çekilebilir ve ana ülkeye yatırım tekrar ağırlık kazanabilir. Ancak bu kez tekrar yeni işgücü istihdam yerine daha yoğun teknoloji kullanımıyla işgücü açığının telafi edilmesi tercihine gidilebilir. Bunun haricinde yatırım bölgeleri tercihinde dinsel, mezhepsel, etnik yakınlık esas alınabilir, ya da yükselişteki bu kesimler yani yukarıda sayılan toplumsal örgütsel biçimler ekonomi güçlerini ele geçirebilir veya ittifak edebilir ki, bu daha da çelişkileri derinleştirir.

5- Ancak stratejik yönü önem kazanan alanlarda, yine güvenliğin global ölçekte sağlanması ve kapitalist sistemin güvenliğinin devamı açısından yeni girişimlerde başlatılacaktır muhakkak.

Örneğin Askeri amaçlı Şirketlerin kuruluşu ve yükselişi yeni bir sektör olarak doğabilir.

Oluşturulacak bir uluslararası hukuki sistem çerçevesinde yeni bir sistem geliştirilebilir. Bunları kısaca güvenlik hizmeti sunan şirketler olarak belirtebiliriz. Bugün de işaretlerini gördüğümüz bu şirketlerden gerekli mali güce ve hukuki haklara sahip olanlar ihtiyaç duyulan bölgelere askeri müdahalede bulunabilecek, hedeflenen ve hukuk ve sistem dışı ilan edilen devlet yönetimi, örgüt, tarikat, aşiret, şahıs, mafya gurubu ve benzerine operasyon düzenleyebileceklerdir.

Bu şirketler bu yönleri itibariyle Asker ve Polisin yerini büyük ölçüde dolduracaklardır. Üstelik Polis ve Askerin sahip olduğu toplumsal, politik, hukuki anlamdaki kısıtlayıcı şartlardan da bağımsız olacakları için daha etkili veya tehlikeli olacaklardır.

Çünkü Bunlar:

a- Birçok millete mensup insanları güvenlik elemanı olarak çalıştırabilecekler. Bundan dolayı ulus üstü olacaklardır. Girdikleri askeri çatışmalardan dolayı kamu tepkisine maruz kalmayacaklardır.

b- Çalışanlar ücret karşılığı bu işe girecekleri için kimse onların ölümüne veya saldırma eylemini sorgulamayacaktır.

c- Bu alanda çalışanlar ilk aşamalarda ordudan emekli olanlar, istifa eden askeri birimler tarafından oluşturulsa da ileride bundan bağımsız mesleki eğitim çerçevesinde oluşacak ve bir sektör olacaktır.

d- Yapacakları suikast, saldırı ve operasyonlar hukuki tanım kapsamında oludğundan dolayı meşru da görülebilecek ve bundan dolayı meydana gelecek toplumsal destek sınırlanacaktır.

Bu şirketlerin Hukuku ve meşruiyeti

a- denenYanlışlıklarından, ya da çeşitli kesimler tarafından istenilmeyen veya meşru görülmeyen eylemlerinden dolayı yargılanma yolu açık olacaktır. Bu yüzden toplumsal tepki direkt bunlara karşı tepki ve örgütlenme biçiminde değil de mahkemeler aracılığıyla ortaya çıkacaktır. Bu ise bunları toplum karşısında meşru kılacaktarı. Hele hele hukuk dışı eylemlerinden dolayı şirketin yüklü tazminat ödemesi yükümlülüğü ya da tamamen faaliyetlerinin durdurulması ve bir nevi iflasla karşı karşıya kalması gibi yaptırımların yanı sıra şirketin belirlediği eylemi yapanların tutuklanmaları gibi yaptırımlar, bunların bu güçlerini hoyratça kullanmasını engelleyebilecektir

Bu şirketler gelirleri:

a- Yaptıkları operasyonlar karşılığında uluslararası fonlardan

b- Yabancı ülkelerde yapıtırım yapan şirketlerin güvenlik talebi karşılığında

c- Ulusal devletin sınırları içerisinde güvenliği sağlanması istenen mal ve hizmetlerin, yani stratejik öneme sahip tesislerin, yeraltı madenlerinin, enerji kaynaklarının, enerji iletim hatlarının vb.

d- Gerekli maliyetleri karşılayan özel şahısların

e- Talepte bulunan yerleşim birimlerinin talebi

f- Kültür ve sanat kurumlarının

g- Dinsel gurupların, ibadethanelerin güvenliği

6- Yukarıda değindiğimiz şirket tipinin belirtileri ve kapitalist sistem gereği hızla gelişme seyrindedir. Ancak bir başka yol ise yukarıda sayılan türdeki toplulukların ekonomik sisteme entegre edilmeleri tercihi olabilir. Kapitalist sistem şartlarında bile bu zorlanabilir . Yani bunun için yabancı sermayenin üretime dayalı yatırımlarının yanı sıra destekleyici unsurlara da ihtiyaç duyulacaktır. Mesleki eğitimin yanı sıra, kaynak ve sermaye paylaşımının niteliği önemlidir. Ayrıca gelişmiş ülkelerden bu bölgelere kalifiye insan göçünün teşviki, işgücü hareketliliğinin desteklenmesi, yerel güçlerin kendi dinamikleri üzerinde sosyal, kültürel ve siyasal örgütlenmelerinin teşvik edilmesi. Ancak bundan kaynaklı farklılıkların karşılıklı saygı ve anlayış içinde yürümesini sağlayacak ekonomik, politik kültürel tedbirlerin yanı sıra uluslararası hukuki güvence altına alınması da önem arz etmektedir.