Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Global Ekonomide Yörünge Sapması

 Dünyamızın 2010 yılı harcama fiyatları paritesine göre kapasitesi ya da iş hacmi diyelim, 74 trilyon dolar. 2011 yılında 78 trilyon civarında gerçekleşerek artış sağlaması beklenmektedir.

 


2000-2007 periyodunda ortalama kalkınma hızı 3,2 civarında seyretmiştir. Elbette bu kalkınma süreci oldukça dalgalı, sancılı olmuştur. 2001-2002’de ciddi bir düşüş sözkonusu.


Buna karşın 2004-2007 dönemi oldukça farklı. Özellikle BRİC ülkeleri diye tabir edilen, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in yıllık yüzde 7-10 arası kalkınma hızlarına ulaşması dünya ekonomisine de canlılık kazandırmıştır. Bir yandan gelişmiş endüstriler yüksek teknolojik ürünlerini tüketme şansı yakalamış, öte yandan gelişmekte olan ülkelerin global ekonomiye integrasyonu yönünden ciddi bir ilerleme göze çarpmıştır.

Ortadoğu ve Afrika’da artan nüfusun, kentlerde yüksek hacmiyle hem tüketim, hem de üretim potansiyelini barındırması ekonomiye ciddi bir ivme kazandırmıştır. Ancak bunun tam anlamıyla tüm topluma siyaret edecek düzeye varması mümkün olmadığı için işsizlik, ulusal gelir paylaşımında sorunlar ve bunun siyasi, sosyal alanada yansımaları nihayetinde günümüz toplumsal ve siyasal çatışmalar sürecine yol açmış. Yönetebilme kabiliyetleri sınırlı olan diktatöryal yapıları tehdit etmiş yıkmaya zorlamıştır.

Gelişmiş ülkelerde de başka nedenlerle günümüz sorunlarının adımları atılmış. Yani 2008’de krize yol açan sürecin ilk adımları da 2004-2007 yılları arasında belirmeye başlamıştır. Bu dönem özellikle kuzey Amerika ve Avrupa’da konut alımı ve stok marketlere yatırım hacmi büyük bir ivme kazanmıştır. Nihayetinde elde patlaması ise yine dünya ekonomisini sarsmıştır.

Uluslardan ziyade bölgeleri etkileyen kriz dalgaları benzerdir. Japonya, Kuzey Amerika ve Avrupa’nın kriz gerekçesi ile Ortadoğu, Afrika, Rusya ve Latin Amerika’nın kriz gerekçeleri farklıdır. Ya da yeniden yapılanma gereksinimleri ayrı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Ama ortak yan karşılıklı ekonomik bağımlılığın derinleşmesi ve süreçlerin artık eş zamanlı olmasıdır.

Örneğin gelişmiş ülkelerin yüksek teknoloji ve yoğun üretimi tüketeceği Pazar ihtiyacı yanı sıra, azalan nüfusunu dengeleyecek üstelik kalifiye işgücüne ihtiyacı artan oranda artmaktadır. Yine enerji gereksinimi yüksek oranlıdır.

Buna karşılık öteki ülkeler yüksek teknoloji ve yoğun üretimi yapacak ne kalifiye işgücü potansiyeline, ne sermaye yapısına ne de teknolojik aygıtlara sahipler. Bundan dolayı daha ziyade gelişmiş ülkelerin yüksek teknoloji ürünlerini tüketerek kalkınma yoluna girmektedirler.

Ancak artan nüfusun istihdam edilmesi büyük bir sorun teşkil etmektedir. Yine dengeyi sağlayacak, siyasal, yasal, ekonomik ve toplumsal sistem işleyişi sorunludur. Bundan dolayı artık ekonomik kaynaklı sorunlar birebir siyasal krizlere gebedir.

Muhtemelen süreklilik arz eden krizler dizisine tanık olacağız. Bu da mal, sermaye, teknoloji, enerji ve işgücü hareketlerindeki istikrarı tehdit edecektir. Haliyle uluslararası müdaheleler rutin hal alabilir. Ulusların bağımsızlığı veya bağmısız yönetimler kavramı artık tamamen silikleşebilir.

Bu iktisaden gelişmiş ülkelerin herşeye hakim olacağı anlamına gelmez. Içsel sorunlar, yatırım ve teknoloji stratejileri, global anlamda rekabet ve karşı direnişler, iktisadi ve politik krizleri yönetmede yaşanacak gecikme ve yetersizlikler. BRİC ülkelerinin gelişme potansiyeli Avrupa ve ABD sistemlerinin sürdürülebilirliğini bayağı zorlayacaktır.

Yaşanacak süreç, eğer başka bir düşünsel ve devrimsel konjonktürle değişmezse, yani kapitalist sistemin dinamiklerinin sürmesi halinde daha ziyade global şirketlerin gücünü arttıracaktır. Bunlar bankalarıyla, fabrika birimleriyle dünyanın dört bir yanında daha dinamik yayılacaklardır. Çeşitli milletlerden ortaklar, hissedarlar yoluyla güçlerini ülkelere, bölgelere yayarken, haliyle siyasal ve toplumsal dinamikleri de etkileyeceklerdir. Bunların kar ve çıkar için merkezkaç etkileri ortaya çıkabilir. Yani şu an ABD, Avrupa patentli bir şirketin yarın Çin-Brezilya, Suudi Arabistan ortaklığına geçmiş olduğunu görmek şaşırtıcı olmamalı.