Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Barış Sürecindeki Hassasiyetlerimiz-Ali haydar Gürbüz

CNN Türk kanalında Şıvan Perwer'le bir söyleyişi vardı bende izledim, Şıvan söylediği parçaları dahi bu proğramda bir Kürdün sahip olduğu, olması gerektiği ruh hali ile okuyamadı ,büyük Kürt ozan Şıvan Perwer konuştukça kendisinin yıllardır emek verdiği ve yarattığı sanatını, kürtlüğünü beraberinde harab ediyordu, çocukluk anılarını anlatırken işi duygusallığa dönüştürmeye bunun gerçekte politik analizine ise hiç girmediğine yer yer değindiyse de devleti neden bize sahip çıkmadı diyerek aslında devleti yüceltmeye çalıştığını farkettim, daha dün Roboski katliamıyla birlikte tüm Kürtleri hedef alan konuşmaları olan, hakaretleri olan F. Gülen'e duyduğu hayranlığı gizleyemedi, Onun ilmin bilimin koruyucusu geliştiricisi olarak tanımladı. Kürdistan‘daki bu değişimin çıkış noktası olarak devrimci mücadelenin etkilerinden asla bahsetmedi, Ankara‘daki yıllarını anlatırken; „etrafımızda devrimciler vardı“ derken faşistleri unutmadı ve bunu söylerkende o gülümsemesiyle ne kadar korktuğunu ima etmedende çekinmedi,sanki birilerini kırmama adına ince nazik bir yapıya bürünmüştü,sözüm ona sanat ve bir sanatçının duruşunu sergiliyordu, ama benim stranlarında tanıdığım Şıvan konuşmalarıyla kendi itibarını bir kez daha düşürmüş,AKP ve Gülen cemaatlarına olan hayranlığınıda ilan etmiştir. Birde Şıvan kendisini var eden Kürt halkının gönlünde tahtını sağlamlaştıran „Xezal Xezal’ı“ okurken parçayı artık eskisi gibi okumadığını müziğini dahi doğru dürüst çalamadığının farkına vardınız mı? Yaşlılıktan gelen zorluklardan ziyade içindeki gerçek Kürt ve Devrimci(!)kimliğinden uzaklaşmış bir ruh hali vardı..Evrensel kibar Şıvan Perwer bu artık.


Ben Şıvan Perwer 'in CNN Türk'te yayınlanan proğramda söyledikleri üzerine kısaca düşüncemi belirtirken bugün Hürriyet gazetesinde Sırrı Süreyya Önder'in söyleminde Abdullah Öcalan'ın Fettullah Gülen'e selam gönderdiğini okudum. Açıkcası okurkende gelecek için derın endişeler duymadım değil. Cümle şöyle;“Sayın Öcalan, Fethullah Gülen’e selamlarını gönderdi. Fethullah Gülen’in ‘Sulhta hayır vardır’ yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. ‘Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte çalışabiliriz, Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim’ dedi."

Bugün gelinen aşama Kürt hareketi ve Türkiye için yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu biliyoruz, barışın kalıcılaştırılması ve gerçekleşmesi için Türkiye’de var olan çelişkilere düşmanlıklara neden olan tarihsel derinlik taşıyan tüm katmanlarla görüşme ve sürecin bir parçası haline getirmek önemlidir hatta şarttır. Sorunların tıkanmasına neden olan demokrasinin işlememesine sebebiyet veren gericilik karşısında toplumsal önyargı veya reflekslerin kırılması süreci doğru bir temelde yürütmekle mümkün olacaktır.
Bu süreçte önemli rol oynayan liderlerin veya komisyonların yaptıkları yapacakları açıklamalar bu sürecin işleyişi açısında çok önemlidir, barış olsun diye geçmişte işlenen katliamların hesabını sormamak olmaz,faili meçhul cinayetlerin hesabının sorulmaması olmaz, diğer etnik kimliklere karşı işlenmiş suçların hesabının sorulmaması olmaz, kısacası bu süreçle birlikte tüm bu olaylarında ele alınarak hesabının verilmesi şart,toplumun vicdanını rahatlatmak ve geçmişten bugüne kalma sorunları gidermek bu süreçle birlikte mutlaka ele alınmalı ve hesabı verilmelidir. İsrail bugün TC den özür dileyebiliyorsa geçmişte katledilen Dersim halkından TC de özür dileyebilmelidir, Ermeni halkından özür dileyebilmelidir,demokrasinin yolu geçmişin hesabını vermekle açılacaktır. Şimdi Türkiyenin geçmişini bilirken ve bu endişelerimiz henüz giderilmemişken bugünkü sürece dair yapılan açıklamalarda toplumun belli katmanlarını yaralayıcı dıştalayıcı parağraflar görmekte,duymakta okumaktayız.

Onurlu bir barış için yapılan yapılacak hertürlü çalışmanın yanında olduğumu belirtmek istiyorum,bu sürece dair son dönemlerde yapılan tartışma ve özellikle Kürt Alevilerinin kaygısını dile getirmekte bizim görevlerimizden biridir, sürecin iyi ve doğru işlemesi için bugüne kadar bu kesimi dıştalayıcı politika ve siyasetin bir parçası olmamak için, bugüne kadar bu kesime düşmanlık beslemiş katline neden olmuş anlayışların devam ettirilmemesi için, sakıncalarımı dile getirme sorumluluğu taşımaktayım. Bu anlayışların en başında hiçkuşku yok ki Fetullah Gülen ve Cemaatları gelmektedir. Daha dün Dersim halkı üzerine söyledikleri aklımızdadır.

Fettulah Gülen, Anadolu Alevileri ile herşekilde anlaşabileceklerini onlarla var olan çelişkileri birşekilde açtıkları okul ve üniversiteler vasıtasıyla giderebileceklerini fakat Dersim alevileriyle-Kızılbaşlarla (alevi olduklarınıda kabul etmiyor Ermeni-Süryani karışımı diyor) hiçbir şekilde anlaşamayacaklarını belirterek bir anlamda hedef haline getirmektedir.Şimdi bu zihniyette olan bir kişiyi yücelten yaptıklarına katılan ve onu çok iyi anlayan açıklamalar yapılmaktadır. Bu açıklamalar barış süreci için ne kadar yararlı olacağını tartışmak gerek. Bu süreçte birtakım kişilere taviz vermek adı altında yürütülen ince siyasetin başka kesimleri arka planda bırakma gibi bir durum sözkonusudur. Bugüne kadar yürütülen mücadelelerde omuz omuza olan kesimleri bir anda tali plana itmek doğru bir anlayış ve gidişat değildir. 

Devrimci bir gelenekten gelen Sırrı Süreya Önder'in Öcalan’ın Gülen hakkındaki düşüncesini açıklayan mesajını paylaşırken Gülen’in bizler hakkındaki söylemlerini herhalde unutmuş değillerlerdi. Önder’in Gülen'e olan sempatisi bu cümleleri büyük bir içtenlikle basınla paylaşırken belli etmiyor mu? Kürtlere ve özelliklede Dersim alevilerine düşmanca hayınca yaklaşan bu faşist gerici zihniyeti Önder'in son dönemlerde sanki bilerek,isteyerek dillendirmesini nasıl anlayacağız? Bunların demokratik anlayışı bizi ezen ve yok eden katilleri suçsuz ve haklı göstererek meydana tekrar çıkarmakla eşdeğer değil midir? Mazlumun yanında gibi gözüken ve aslında şu anda gelinen noktada kendi koltuklarını sağlama alma gibi bir endişe doğuran söylemlerdir. İslamın dışında olan bizler kürt kimliğimize hakaret eden bu gerici ve devletle işbirliği içerisinde çalışan Gülen cemaatının barış söylemini önemseme gibi hareket vs yaklaşımları Öcalan tarafındanda olsa bizim gibi düşünen ve gerçekte onların bizlerin dostu olmadığını bilen herkes tarafından kabul edilecek bir durum değildir, bu söylemlere neden dikkat edilmiyor anlamakta da zorluk çekiyorum,Gülen ve ılımlı İslam politikasına umut bağlayanlar bunların dışında olan ve bütün katliamlarda parmağı olan bu katillerin henüz Roboski ortada dururken tek bir özür dileyişleri olmamışken bunların cemallerini iyi göstermeye çalışanlar Kürt Alevilerini aslında daha şimdiden düşünmedikleri imajı vermektedirler. Umarım bu hatalarını bugünden görüp tez elden bu anlayışları önümüze tekrar tekrar çıkarmazlar.

Gülen’in solcu müritleri giderek çoğalmaktadır, Dersim’de bir grubun AKP‘ ye katılması ordaki Gülen okullarına kendi çocuklarını göndermeleri Kızılbaş kalesini çökertme ve devşirme aşamasında başarıya doğru gitmektedirler,bunlara ek olarak gelişen barış sürecinde Gülen’i öven ve öne çıkaran solcu anlayışların çokluğuda bu süreci onların lehine işletecektir.

Hatırlarsanız DSİP başkanı Doğan Tarkan Zaman gazetesinde Nuriye Akman’a konuşurken“Türk solu koyun gibi“ demişti. Taraf gazetesi Nabi Yağcı (kod adı Haydar Kutlu) „sol dine mesafe koyduğu için gelişemedi“ diyordu.Aslında bu anlayışlar ve Gülen hayranlığı uzun bir süredir devam ede gelen bir durumdu.Sol düşüncenin aslını kavramakta yetersiz olan bu kişiler her nasılsa gericiliğe karşı bir mücadele olduğunun farkında dahi olamamışlar ki başarısızlıklarını dine olan mesafeye bağlamışlardır. İşte bu anlayış ve yaklaşımlar Gülen vb cemaatlerin elini güçlendirmiştir.Dersim gibi bir coğrafyada dahi örgütlenmelerini sağlamış ve bunda başarılıda olmuşlardır.Bugün Dersim’in Pertek ilçesinde istiklal mahallesinde bir evde Cemaat eğitimi verilmektedir.Gülen Cemaatı sadece kurdukları resmi okullarda değil evlerde de bu eğitimlerini sürdürmektedir.İçimize mahallemize kadar girmişlerdir.

Gerici anlayışların sebebiyet verdiği çelişki ve düşmanlıkların ortadan kaldırılması ancak bu anlayışların yıkılmasıyla mümkün olacaktır. Gülen gibilerini öven haklı çıkaran çağrışım veya mesajların elbetteki onların zulmüne katliamlarına maruz kalmış diğer inanç sahiplerini kırar,üzer ve bu süreçte dışlar.

Kürt halk Önderi Öcalan’ın bu mesajı yanı sıra onlardan olan beklentilerinide topluma açıklaması gerekmez miydi? Katliama soykırıma uğramış bir toplumun hassasiyetlerini görmemezlikten gelmek olmaz, bu hassasiyetleri farklı kavramların gölgesinde değil direk adlandırarak kabüllenerek belirtmek gerekiyor,ılımlı islam politikasını değil barışın merkezine insan olmanın erdemliğini yerleştirmek ve bundan sonra bunu dillendirmek dahada önemlidir.

Son olarak yukarıda belirttiğim gibi sanat dalında Kürt tarihine adını altın harflerle yazdıracak olan Şıvan Perwer’in Gülen hakkındaki bu yaklaşımı ve buna benzer söylemleri, Kürt Özgürlük mücadelesinde muazzam bir başarı yakalamış PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Gülen hakkında mesajı ve onu çok iyi anladığını belirten açıklaması benimde bu anlamda kendi kaygılarımı dile getirmeme neden olmuştur. Bu süreç umarım tüm halkların özgürleşeceği bir süreç olur. Gericiliğin ve İslam otoritesinin güçlenip geliştireleceği bir sürece dönüşmez.

Ali Haydar Gürbüz