Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kürtler,Ermeniler Ve Türkler(1)-Ali Haydar Gürbüz

Yakın tarihi az veya çok merak edenler 20.yüzyılın başlarında meydana gelen gelişmeleri okumuş  Kürt ve Ermenilerın çalışmalarından mutlaka haberdar olmuşlardır. Osmanlıların yıkılma aşamısında olduğu bu dönemlerde imparatorluğu kurtarma adına ne yapıldıysa sonuçta fayda vermedi. Özellikle Doğu bölgelerinde yoğunluklu olarak yaşayan Kürt ve Ermeni halkı kendi ulusal öğelerini öne çıkarma hatta bağımsızlık hayelleri kuracak kadar bir yapılanma içerisine girmişlerdir,fakat bu çalışmalar sürekli başka devletlere bağlı yürütüldüğünde veya o dönemin güçlü devletlerine bel bağlayarak yapmaları sonuçta bu planlarının tümünün yok olmasına ve büyük katliamların yaşanmasına sebep olmuşlardır.Bu katliamlar içerisinde hiç kuşku yok ki en büyüğü Ermeni tehciri ile başlayan süreç sonunda Ermenilere yönelik soykırımlar olmuştur.Kürtlerde özellikle Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki süreçte çeşitli katliamlara maruz kalmış ulusal mücadelelerinde başarılı sonuçlar elde edememişlerdi.

1905-1907 yıllarında Rusya’da yaşanan devrim rüzgarı haliyle Osmanlıyada yansımış ve bu despot hükümdara karşı Kürtleride çeşitli arayışlara sürüklemişti. Bu çalışmalardan biride Kürt tarihi ve kültürü açısında oldukça önemli gördüğüm “Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti” adı altında 1908’ de Abdülkadir ve Prens Emir Bedirxan tarafından  İstanbul’da kurulan örgüttü. O dönemin önde gelen hemen hemen tüm Kürt politikacıları ve aydınları cemiyete üye olmuş ve cemiyet farklı politik düşünceleride bir arada toplamayı başarmıştı. Bu arada Osmanlıyı kurtarmak içinde  Jön Türkler hareketi başlamış ve bu hareket Osmanlı İmparatorluğunun bütün halklarının birliğini ve 1876 Anayasasının kabülüylede proğramlarını oluşturarak, okullar açmak, kürtleri idari ve yargı görevlerine atamak, kürtçeyi resmi dil olarak kabul ettirmek, Üniversiteler açmak, anadilde siyasi gazete ve dergiler çıkarmak, mecliste Kürt siyasetçilerinin sürekli olmasını sağlamak, kürdistan’da ekonomik canlandırmayı sağlamak gibi bir çok amacı önlerine koymuşlar.

25 Eylül 1908’de “Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti” açıldığında İstanbul’da düzenlenen bir etkinlikle kutlanıyor hatta Kürtlerle Ermeniler arasında dostluk ve kardeşlik ruhu hakim kılınıyordu. Bu dönemde yer yer Kürt ve Ermeni toplulukları arasında patlak veren sorunlarada bu cemiyet müdahale ediyor sorunu çözmede yardımcı oluyordu. Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı illerde ve bölgelerde bu cemiyetin sahiplenmesi ve başka şubelerininde açılması,hatta giderek yükselen üye sayılarının olması bir dönem sonra Ermeni ve Türkleri rahatsız etmeye başlamıştı.Yazılanlara bakıldığında Bitlis kulübü bunların en büyüğüydü ve üye sayısı 80 bini bulmuştu. Bitlis’teki bu gelişme ve cemiyeti giderek sahiplenme duygusu Ermenileri o dönemlerde rahatsız ediyordu ve cemiyetin yaptığı etkinlikler eylemler Ermeniler tarafından artık ilgi görmüyordu. Kürtlerin sağladığı bu birlik Ermenileri gelecekleri açısından da rahatsız ediyor ve korkutuyordu. Bitlis’teki otoriteleri sarsılan İttihatçılar da bu durumu gelişmekte olan Kürt kulüplerine bağlamış ve Mayıs 1909 tarihinde cemiyeti kapatmıştır.Bu durum Kürtler tarafından büyük bir öfkeyle karşılanırken Ermeniler memnun olmuşlardı.

Ermeni ve İttihatçıların Kürtlerin bu gelişiminde rahatsız olmaları aslında yersiz bir korkuydu,çünkü bu dönemlerde oluşan Kürt kulüpleri genellikle politik amaç ve hedeflerden uzak sadece aşiret bağları üzerine gelişmiştir. Nitekim Jön Türkler bu kulüpleri daha sonra tamamen kapatmıştır.

Jön Türkler’in ortaya çıkış amaçlarını incelediğimizde kürtçeyi serbest bırakacak çalışmalar yapılacakken Kürt kulüplerini kapatmaları Kürt hareketinin ve bunun yanında diğer azınlıklarında ulusal temelde –feodal da olsa,aşiret bağları güçlüde olsa- çalışmalarına tahammül etmedikleri ortaya çıkmıştır, Kürt kulüplerinin kapatılması Ermenileri sevindirmiş olsada ilerde kendilerini bekleyen bu büyük tehlikeden uzak birlik ve dayanışmalarını öne almamaları Ermenilerin o dönemde geleceği iyi okumamalarından kaynaklanmaktadır.

Kürt Teavün ve Terakki Cemiyet’inin, Kürt kulüplerinin, yayın organları ve dernekleriyle  kapatılması Kürtleri geleceğe dair gelişimini durdurmadı, Kürtlerin politik ve sosyal ilerlemenin tarihsel gelişim sürecine girmelerinin önünü bu kulüpler açmıştır.

Kürt kulüpleri içerisinde faaliyet yürüten bazı Kürtler bağımsız Kürdistan fikrinide tartışmaya başlamış ve bu alandada propagan yapıyorlardı,bunların başında da Abdurezak Bedirxan vardı, özellikle Rus yanlısı hareketleriyle tanınan Abdurezak 1906 yılında İstanbul valisi Rıdvan Paşa’nın öldürülmesinde sorumlu tutulmuş ve 25 arkadaşıyla Afrika’ya sürülmüşlerdi,Ömür boyu sürgün cezasına çarptırılan Abdurezak daha sonra Rusya’ya giderek Bağımsız Kürdistan hayali için mücadele edecekti. Abdurezak Rus yetkililerine şu açıklamada bulunuyordu; “ Türk hükümeti...tümüyle tarihsel bir kin ve nefrettir,intikam duygularını gizleyerek ilişkileri sıcak tutmaya çalışıyorlar ama bu onların amaçlarını gizleyemeyecektir”.

1912 sonu ile 1913 yılı başında Abdurezak ve Simko’nun çabalarıyla Hoy’da(Hoy şehrinin tarihi M.Ö. 3000-4000 yılllarına dek uzanır. Sümer kaynaklarında adı geçen Arrata isimli bölgenin bugünkü Urmiye ileVan şehirleri arasındaki bölge olduğunu tarihçiler belirtmiştir.) Kürt Kültür-Eğitim Örgütü “Gehandıni” kuruldu. Abdurezak Rus temsilcisine şunları söyledi:” Türk ve İran tahakkümüyle kuşatılan Kürtler, şimdiye kadar Avrupa kültürüyle temasa geçme imkanına sahip değillerdi.Halkın eğitimini hiçbir zaman düşünmemiş olan İranlılardan hiçbir şey beklenemez, Türkler ise halkımı her zaman cehaletin karanlığında tutmaya çalışmışlardır. Bundan dolayı Kürtler sefaletin ve düşünsel gelişimin ilkel aşamasında kalmışlardır.”

“Gehandıni” örgütünün çalışmaları Kürtlerin Ruslarla olan yakınlıkları Avrupa devletlerinide rahatsız etmiştir bu durumun bir sonucu olarak Makin Kürtlerinden Murtaza Kuli Han, Abdurezak ve Simko’ya karşı kendi yöresindeki Kürtleri kışkırttılar,bu arada Türk hükümetide boş durmayarak rüşvetle tuttuğu din adamlarını bunların Müslümanları Hıristiyanlaştırmak istedikleri propagandasını yayarak çeşitli suçlamala ve karalamalarda bulunmuşlardı.

“Gehandıni”örgütünün en önemli çalışmalarının başında Kürt okullarının açılması girişimleriydi. Hoy kentinde açılan Kürt okulunda Türkler ve İranlılar,Rusların Kürtler üzerindeki nüfuzlarının artmasından korkuyorlardı, bu nedenle sürekli Rus hükümetine baskı uyguluyorlar Hoy valiliği vasıtasıyla bu okulların yapılmaması için baskı yapıyorlardı.Jön Türklerde ajanlarını bu bölgeye gönderip örgüt yöneticilerinin yerlerini tespit etmeye çalışıyorlardı. Bu örgütün etkisini azaltmak ve kırmak amacıyla Jön Türkler Kürt okullarının açılması için büyük bir ödeneğin ayrıldığını açıklamışlardı. Hemen ardında Rusların Kürtler üzerindeki etkilerini yok etmek amacıyla Almanlarda girişimlerde bulunmuşlardı fakat Alman ve Türk yetkililerin sarfettikleri sözlerin hiçbirisi yerine getirilmemişti.

2.Meşrutiyetin ilanıyla birlikte özellikle doğuda Ermenilerin “Bağımsız Ermenistan” hayalleride yeniden yeşermeye başlamış bu nedenlede belkide Ermeniler bu amaçlarına ulaşmanın bir yolu olarak 2. Meşrutiyeti büyük bir sevinçle karşılamışlardı fakat İslam dininin yoğun etkisi altında olan Kürtler bu duruma iyi yaklaşmamışlardı,Mollalar ve din hocaları müslümanları gayri müslümlere karşı örgütleme çalışmaları içerisine çoktan girmişlerdi. Bu durum tabiki Kürt halkı içerisinde oldukça yaygınlaşmıştı, Aşiret ve din hocalarının etkisinde olan Kürt halkı onların kışkırtmalarıyla Kürt-Ermeni dostluğunuda bozma aşamasına getirmişti,buna birde Kürt Cemiyetlerinin kapatılması ve Ermenilerin bunlara sevinmesi eklenince ortam iyice geriliyordu.

Devamı Gelecek