Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

„Acıların İtici Gücü Bir Uyanışa Yol Açar“

Toplumun birer bireyi olarak konumumuz ve ünvanımız ne olursa olsun, ister Yazar olsun isterse araştırmacı, ister bilgin olsun isterse eğitmen,ister sanatçı ,isterse politik yüzler olsun, Dersim veya yaşanılan bölgede mevcut olan sosyal ve toplumsal olaylar karmaşık gibi görünsede, hangilerinin önemli hangilerinin önemsiz olduklarını ayırt etmeliler,şayet bunu belirlemede bir sorun veya zorluk yaşanıyorsa, yerli yersiz çeşitli etkinliklere karşı tavır alınıyor, teoriler üretiliyorsa bu olayların çıkışı veya tarihi kökenleri itibarıyla varılan noktaya kadarki yetersiz bilinç ve araştırma yoksunluğunda kaynaklandığını belirtmek gerekir.

Ali haydar Gürbüz-12.07.2010

Dersim’in kendisine has özgünlükleri vardır, önemli olan bu özgünlükler ileri sürülürken başka bölgelerdeki özgünlüklere karşı bir artı veya eksi olarak kullanılmamasıdır, görüntü itibariyle Dersim’in ilerici ve birleştirici duruşu tarihi başkaldırılarıyla birleştirildiğinde farklı kesimler tarafındanda büyük bir sempati ile hayranlık duyulmaktadır. Fakat son yıllarda Dersim’in sahip olduğu farklılıkları dahada farklılaştırma çabası içerisinde olan kesimlerin  olduğu görülmektedir. Dersim’i diğer bölgelere göre ayrıcalıklı kılan bu farklılıkları ele alırken kişisel çıkarların bir kenara bırakılması, ayrılıkçı,ötekileştirme hatta ötekileştirilmiş gibi “ironi” düşüncelerle toplumu bölme ve ayrıştırma gibi tehlikeli faaliyetlere girişilmemesine özen göstermek gerekir. Asırladır yanyana yaşayan,aynı kaplarda yemek yiyen, aynı yolları tepen,aynı zorluklarla mücadele eden, aynı sulardan içen, aynı yaylaları paylaşan komşuluk eden ve aynı ocaklarda dualarını yapan Dersim toplumunun birbirinden farklı olmak gibi “ironi” bir düşünceyi  veya yaklaşımı gerçeklerden uzak iyi niyetten uzak bir yaklaşım olarak görmek gerekir.

Kürdüyle, Zazasıyla, Ermenisiyle,Alevisiyle,Sunnisiyle iç içe yaşamış,Anadolu’nun her dönem adından bahsettiği  Dersim, bugün etnik ayrılık ploitikalarına alet edilerek ayrıştırılmak istenilmektedir.Yıllardır sistemli bir şekilde köylerimiz boşaltılmakta, toplumumuzun geçim olanakları sınırlandırılmakta,doğamız katledilmektedir, 1937-38 Dersim katliamı öncesi ve sonrasında da zorunlu göçler ve sürgünler yaşanmıştı,köyler boşaltılmış o dönemim önemli aşiretleri bombalanmış, kültürel ve ekonomik tedbirlerle birlikte Dersim halkı bütün etnik yapılarıyla  türkleştirilmek istenmiştir. Günümüzde de değişen bir şey yok aynı uygulama ve yöntemler,zalimce olmasada” devam ettirilmektedir. Türkiyeyi idare eden bugünkü sistem ve yöneticileride o dönemin Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın “Dersim okşanılmakla kazanılmaz” ibaresine uygun bir siyaset izlemekte ve adeta bu söylemi doğrulamaya çalışmaktadırlar. Aşiret çelişkilerinin yaşandığı 38 ve öncesi Dersim’de bugünde etnik ve inanç farklılıklarını öne süren kesimler üzerinde çeşitli oyunlar oynanarak daha tehlikeli bir durum yaratılmak istenilmektedir.  Dersim’de büyüyen ve tanıyan biri olarak daha düne kadar etnik anlamda herhangi bir rahatsızlık veya ayrılık yaşamadığımızı vurgulamak isterim.

Dersim’in toplumsal ve siyasal yaşamını irdelerken,burdan kaynaklı sorunları belli değerler sistemi çerçevesinde ele almak ve irdelemek gerekir. Bu durumda olayları ele alan kişi veya araştırmacının politik dünya görüşüde bunda  etkili olmakta ve belirlemeler bu çerçevede yapıldığında objektif olmaktan uzaklaşmaktadırlar. Bir masal dahi anlatıldığı zaman,masalcı masalın nasıl meydana geldiğini yani doğuş nedenini ve birde masala  bir anlam veya amaç atfeder. Dersim’de etnik ayırımları ileri sürerek toplumu çatışma noktasına getiren kesimlerin bunu iyi izah etmeleri ve amaçlarını net bir şekilde ortaya koymaları gerekmektedir.Bu çalışmaları yürütenlerin görüntüleri ile taşıdıkları içerikleri arasında derin farklılıkları vardır. Kendi pozisyonlarının doğruluğunda ve haklılığında hareket edenlerin başkalarının pozisyonunu ve doğrularınıda hesaba katmaları gerekmektedir. Kurum veya temsilcisi olduğu örgütlenmeler adına kitleler karşısında konuşma yaparken Dersim’in ilerici duruşunu bir kenara bırakmayan  görüntüler içerisine girmekten geri kalmayan  gerçekte ise içerikleri farklı olan birtakım temsilciler veya yöneticiler kendi çalışmalarında bu bütünselliği içerecek icraat ve söylemlerden uzaklaşmakta içerik olarak savundukları esas düşünce ve amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Yani klasik bir deyimle “teorisi ayrı pratiği ayrı”. Aslında Dersim’in sorunlarının tıpkı diğer bölge halklarının sorunlarından farklı olmadığı bu çevreler tarafındanda görülmesine rahmen, çözüm üretmede “kendilerinden olmayan” felsefesini yaratarak buradan hareketle sorunu çözmekten ziyade kördüğüm haline getirip içinden çıkılmaz bir hale sokmaya çalışmaktadırlar. Bu durumu kendi lehlerine çevirerek içsel çıkarları çerçevesinde kullanmaktadırlar fakat bu tarz çalışmaların alt yapıları sağlam olmayacağından kısa bir dönem sonra  istedikleri kadar bir destek sağlayamayacaklarından  asıl varmak istedikleri yerlere varmayacak ve bu çırpınışlarda “ironi” bir sevdadan öteye gitmeyecektir.

Dersim doğası yeryüzünde şekillenişinden bu yana kendisine sığınan tüm canlılara kucak açmış, onları beslemiş,korumuş,büyütmüş ve ilerici düşüncelerle donatmış  Kızılbaş inancıyla kutsamıştır. Dersim halkı ahengini ve rengini bu değerler üzerinde şekillendirmiş, geliştirmiştir. Dersim topraklarında yalnız bir topluluk değil yüzlerce topluluk yaşamış gelmiş geçmiştir ve hiçbir topluluk bu topraklar üzerinde düşmanlık tohumları saçmamış dostane bir şekilde yaşamıştır. Her topluluk mutlaka munzurun suyundan bir tas almış beraberinde götürmüştür, bu suyun onların yüreğine taşıdığı kültürden mutlaka esinlenmiş insanlıklarını geliştirmişlerdir, kendilerini  Dersim’de yaşadıkları için şanslı ve güvenli görmüşlerdir.

“Acıların itici gücü bir uyanışa yol açar” sözü tamda Dersim halkı için söylenmiştir. Dersim halkı bu uyanışı günümüzde nasıl algılamalı, yakın tarihi acılarla dolu bir halkın yaşadıklarını kullanmaya ve bu acılar üzerinde kendilerine rant,karizma edinmeye çalışanların kullanmaya çalıştıkları bu uyanışın hedefinde yine dersimin değerleri ve farklılıkları  olduğunu görmek düşündürücüdür. Bu kesimlerin samimiyetlerini Brüksel’de Avrupa parlementosunda iki yıl üstüste yapılan “Dersim Katliamı Panelleri” ne katılmamasında görmekteyiz. Dersim halkı bugün çeşitli platformlara taşıdığı katliamın hesabını sorarken bu acıların getirdiği bir uyanışın sonucudur. Bu uyanış aynı zamanda diğer bölge halklarınında bir uyanışı olarak algılanmalıdır, Tarihi haksızlıkların aydınlatılması ve mağdur halkın mağduriyetinin giderilmesi noktasındaki bu çalışmalar tek merkezde bugün yapılamıyorsa bunun nedeni yukarıda bahsettiğim bölgedeki etnik ayrılıkların çatışmaya dönüştürülmesi  ve bundan belirli bir rant (ekonomik,siyasi, populist vb rantlar) çabasından başka bir şey değildir.Oysa bu katliamlardan bu bölgede yaşayan herkes nasibini almış ve yaşamıştır. Bunun için herkesin birlikte olması kişisel ve politik niyetlerden uzak hareket etmesi gerekmektedir. Bugünkü düşünce yapısı geçmişle örtüşmeyeceğine göre şu anda elde olan verilerin ışığında olaylar değerlendirilmelidir.

“Biz farklı bir halkız” deyimi veya düşüncesi tarihi haksızlıkları ortadan kaldırmıyor, katliamın yapılmasına engel olmuyor,göçün süregelmesine engel olmuyor,veya “biz farklı bir halkız” savı sizlerin yaşadığınız bölgeden ayrılarak tekrar ana topraklara dönmenizi sağlamıyor, yükünü almış ve kendilerine Dersim’liyim diyen bir çok kişi veya kişiler turistik yerlere yatırımlarını yapmışlar ve geleceklerini oralarda planlamışlar.”Biz farklı bir halkız,dilimiz ayrı,dinimiz ayrı ,yani biz ayrı bir ulusuz” savı günümüzde “ironi” bir söylemden öteye gitmemektedir. Şu anda yaşadığımız mekanlar çok farklı ve herbirimiz ülkemizde dünya dünya uzaklardayız, bu tür söylemleri yayan veya savunan  kesimlerin Dersim’de yaşamakta olan halkın acılarını ve yaşamlarını dahada zora soktuklarının sanırsam farkındalar,3, 5 kitap satma,kaset satma  sevdalıları günümüzde çoğalmıştır,bunların bir araya gelmesi kendi çıkarları açısında olasıdır ama içerikleri açısında boş bir çaba olmaktan öteye gidemeyecektir.

Özgürlük mücadelesinin başladığı bütün ülkelerde mutlaka hayınlıklar ve fesatlıklar olmuştur. Geçmişte kürt isyanları olurken bu hayınlar sayılmakla bitmezdi, bırakınız aileleri veya aşiretleri yurtseverlikte öne çıkmış ,Yezdanşer’den tutunda Rayber’e kadar kürt tarihinin herbir kesiti bu örneklerle doludur. Dersim’de de günümüzde mezhepsel,ailesel ve aşiretsel çıkarlar ön plana getirilmektedir ve ilişkilerde bunların belirleyici olmasına çalışılmaktadır. Seçim ittifaklarında,etkinliklerde ve daha bir çok faaliyette bunlara rastlamak mümkündür.Geçmişinde “devrimcilik” ve “yurtseverlik” adı altında mangalda kül bırakmayan hatta daldan dala atlayan bir çok Dersim’li günümüzde bu değerlerden kopmuş kendi aşiretlerini öne çıkarmaya ve övmeye başlamışlardır,hatta sıkıştıklarında aşiretlerine sığınan ve bu aşiretlerden geldiği için gururlanan yazarlar ve yöneticiler bile vardır.Celal Yıldız bu yazarlardan biridir. Kendisini eleştiren bir Dersim’liye verdiği yanıtta aşiretiyle övünmüştü.

Dersim’de bu yıl 10.su düzenlenecek Munzur Doğa ve Kültür Festivali var, tüm niyet ve yaklaşımlardan uzak bu festivalin birlik ve beraberlik içerisinde geçmesi için her Dersim’li özenle çalışmalıdır.Bölgedeki çatışmaların yanısıra birde kişisel çatışmaların olmamasına dikkat edilmelidir, festivalin amacına veya amaçlarına uygun yapılması için festival tertip komitesine yardımcı olunması ve grup çıkarlarının bir kenara bırakılması gerekmektedir. Belki burdan yola çıkarak Dersim’in birlik ve bütünlüğü çerçevesinde yeni adımlar atılır ve Dersim halkının yaşadığı rahatsızlıkların giderilmesi noktasında çalışmalar başlatılır. Birlik ve beraberlik için henüz hiçbir şey geç değildir yeterki yüzümüzü ve yönümüzü memleketimize çevirelim ve bundan samimi olalım.

Ali Haydar Gürbüz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.