Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

T.C. nin Kürt Fobisi

HAYDAR

TC,nin Kürt Fobisi
Taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmamak!.. Haydar UC / 22.04.2016 Ülkemizdeki ve bölgemizdeki savaşı ve siyasal gelişmeleri sinema filmi izler gibi izliyoruz. Her geçen gün daha çok ölümlere, toplu katliamlara alışıyor, vahşeti kanıksıyor, koyunun kavalı dinledigi gibide sessizce dinliyoruz. Biraz duyarlı olanlarımız ah vah, yazık gibi serzenişlerle işi idare ediyor, duyarlı küçük bir kesim ise bir varlık gösterememenin acısı içinde kıvranıp duruyor. En son teknolojik silahlarla donanmış Türk ordusu ve yandaş çete grupları „ senin istedigin gibi yaşamak istemiyorum, senin sahip olduğun bütün haklara, eşitlige ve özgürlüge bende sahip olmak , barış ve huzur içinde yaşamak istiyorum" diyen Kürtlerin üzerine vahşice saldırıyor, tank, top, uçaklar yetmiyormuşçasına kimyasal silahlar kullanarak vahşet yapıyor, insanlık suçu işliyorlar. Uluslararası savaş kurallarının yasakladığı, sivil katliamı, işkence, kadın gerillaların çıplak bedenlerini teşhir etme, esirleri katletme, sivil yerleşim alanlarını yıkma gibi bütün kuralları hiçe sayıyor. Suriye savaşında destekledigi, kullandığı DAIŞ çetelerini Kürdistanda kullanıyor. Kürtler her hak talep ettiklerinde faşist Devlet Bahçeli'nin son günlerde söyledigi gibi, „taş üstünde taş baş üstünde baş" bırakmama politikasını hayata geçiriyorlar. Kürtler eger Afrikanın küçük bir köyünde bile kendi başlarına yaşamayı denerlerse TC ve ordusu hemen harekete geçer, ellerinde geliyorsa yok etmeye çalışır. Kürtlerde eski kürt degil artık direniyor, hak talep ediyor, siyaset üretiyor, diplomasi yapıyor ve Rojava örneginde olduğu gibi demokratik sistemlerini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bu durum TC,nin işini zora sokuyor ve daha fazla azgınlaşıyor. Kuzey Kürdistandaki kürtlerin TC rejimine karşı demokratik ve siyasal mücadelesi yeni biçimler de sürüyor. TC devletinin anti-demokratik, hak hukuk tanımaz, baskıcı, asimilasyoncu, inkarcı ve faşist tutumuna karşı Kürtler, kendi kendimizi yönetmek istiyoruz yeter artık diyerek, demokratik öz yönetim ilan ettiler. Ve ilan ettikleri yerlerde kitlesel bir destek ve katılım sağladılar. Doğru veya yanlış, bir halk ben böyle yaşamak istiyorum diyorsa o iradeye saygılı olmak asgari demokratik bir tavırdır. Eger TC,nin ismi Parlamenter Demokratik Cumhuriyetse buna uymak onların sorumluluğu degilmi? Bu devletin başta Cumhurbaşkanı olmak üzere muhalefeti de dahil kendi koydukları ve üzerine yemin ettikleri anayasaya uymuyorlar, saygıda göstermiyorlar. Böyle bir ülkede kanundan, nizamdan, adaletten, hukuktan bahsedilebilinirmi? Bu kriterler dün yoktu bu günde yoktur. Kürt Özgürlük Hareketi eksigiyle yanlışıyla bu adaletsiz, soykırımcı, faşist AKP-Erdogan rejimine karşı can bedeli direniyor. Çok ağır kayıplarına rağmen bu rejimi durdurmanın tek yolunun direnişten geçtigini bizlere söylüyor. Bu nedenle „biz bütün toplum adina direniyoruz" söylemi boş bir söylem degil. AKP rejimi dağdaki gerilla ve öz yönetim direnişindeki sivil savunma güçleri karşısında bozguna uğruyor, parlamentodaki HDP lilere saldırarak dokunulmazlıklarının kaldırılacağını ve hapse atılacaklarının startını veriyorlar. Kürtlere uyguladıkları vahşetin parlamentoda duyulmasını istemiyorlar. Hırsızlıklarının teşhir edilmesini, yolsuzluklarının açıklanmasını istemiyorlar. Esasen Kürtler, birlikte kardeşçe bir yaşamı savunmalarına rağmen, bu devletten ve onun sisteminden umutlarını çoktan kesmişler. Kardeşlik palavrasına artık inanmıyorlar. Bu nedenle biz artık kendi kendimizi yönetecegiz diyerek öz yönetim ilan ettiler. Öz yönetim direnişi Kürt halkının özgürlük arayışıdır, biçimi ve şekli bir yana özü itibarıyla haklıdır, meşrudur ve devrimcidir. 21. yüzyılda Kürtler artık özgürlüklerini elde etmek ve kölece yaşamayı söküp atmak istiyorlar. Öz yönetim direnişi AKP faşizmine ve onun bütün bir toplumu teslim alma zorbalığına karşı verilmiş devrimci bir direniştir. Demokrasiden, özgürlüklerden yana olan bütün kesimlere moral vermesi bakımındanda önemlidir. Bu direniş PKK nin 1984 de askeri faşist cuntaya karşı başlattığı gerilla savaşının toplumdaki diri ve demokratik güşler üzerinde yarattığı olumlu etkinin aynısıdır. Evet Kürtler ve Kürt hareketi Türkiyede devrimci ve demokratik mücadelenin, can bedeli, dişe diş direnişin ana gücü, motorudur. Tabiiki öyle kolay olmamıştır, olmuyor da. 1984 lerde Mazlum Doğanların Diyarbakır zindanında yaktıkları özgürlük ateşinin toplumda kök salarak filizlendigi ve devam ettigi bir kahramanlık mücadelesidir aynı zamanda. Bu direniş başarılı olursa büyük gelişmelere yol açacak, AKP fasist rejimi geriletilecek ve demokratik bir çok gelişmeninde önü açılmış olacaktır. Kürtler bakımından, sadece kürtlerde degil türkiyedeki devrimci-sosyalist hareketler bakımındanda varlık, yokluk mücadelesidir. Bu nedenle topyekün sahiplenilmesi ve savunulması gerekmektedir. Bu mücadelenin yenilgiye uşraması durumunda tabiiki epeyce olumsuz etkileride olacaktır. Her halükarda Kürtler geçici yenilgide alsalar mücadeleye devam edeceklerdir. Kürdistan tarihi katliamlar tarihi olmakla birlikte aynı zamanda büyük direnişler tarihidir de. Böyle olmasaydı bu mücadele bu günlere gelebilirmiydi. Kürtlerin sömürgeci boyunduruğu kırarak kendi özgürlüklerini kazanacaklarından hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Kürtler özgürlük savaşımında düşe kalka yol alıyor, hata ve eksikliklerinden dersler çıkarıyor ve onurla/gururla aydınlık ve özgür geleceğe doğru yol alıyorlar. Her Kürt bireyine, aydınına, devrimci-demokratına düşen görev bu zorlu günde bu mücadeleyi desteklemek ve bu mücadeleye kendi olanakları ölçüsünde omuz vermektir. Kendi adıma bulunduğum yerde hem manevi hem maddi ve hemde pratik destek vermeye çalışıyorum/veriyorum. Duyarlı herkesi de böyle davranmaya çağırıyorum.

Haydar Üc

24.04.2016